Bayramların diyalektiği

27 Nisan 2016
Bayramların diyalektiği

28 Ekim 2012
 

AKP’nin sadece işçi sınıfının ve emekçi halk kitlelerinin sınıfsal bayramlarına değil, bütün halkın ulusal bayramlarına da ölesiye düşman tavrını açıkça ortaya koyduğu 2012 yılında yaptığımız değerlendirmeyi, bugüne nasıl geldiğimizi daha iyi anlamak amacıyla okurlarımıza sunuyoruz.

 

***

 

Ankara valiliği 29 Ekim Cumhuriyet bayramı kutlamalarını yasakladı. 29 Ekim'i Ankara Ulus'ta Birinci Meclis binası önünde yapılacak basın açıklamasından sonra başlatılacak “29 Ekim Seferberlik Yürüyüşü”yle kutlamak isteyen dernek ve örgütlere izin verilmedi. CHP, DSP ve İP'in de katılacağı yürüyüşü yasaklayan valiliğin kararını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da açıkça destekledi. Katılımcılar geleneksel günlerin kutlanmasının yasaklanamayacağını, hukuka aykırı bu kararı tanımayacaklarını açıkladılar.

29 Ekim'i yasaklama kararı 23 Nisan, 30 Ağustos gibi ulusal kurtuluş savaşının simgeleşmiş günlerinde yapılan halk kutlamalarını engelleme girişimlerinin ardından geldi. AKP'nin Atatürk anıtlarına çelenk konulmasını bile yasaklaması, mevcut anayasanın Atatürkçülüğü hâlâ resmî ideoloji olarak tanımladığı bir ortamda, açıklanması gereken bir konu oluşturuyor.

Nereden nereye
Emperyalist işgale son veren Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktalarını ve padişahlığa son veren Cumhuriyet'in kurulmasını simgeleyen bayramlar, bu sürece önderlik eden milli burjuvazinin adım adım emperyalizmle işbirliğine yönelmesi ve toprak beyleriyle uzlaşması sonucunda devrimci niteliğini yitirdi. Nesnel içeriği boşaltılmış, statükoyu temsil eden bürokratik bayramlara dönüştü. Boşaltılan nesnel içeriğin yerine eşitsizlik, köle ruhu ve şovenizm dolduruldu.

Böylece, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması ve Cumhuriyet'in kurulması mücadelesinin ana yükünü işçi sınıfı ve emekçi halklar taşıdığı halde, bu günler, işçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin, başta Kürtler olmak üzere ezilen halkların ağır sömürü ve baskı altında tutulması gerçeğini örten kabuklar olarak “devlet bayramı” niteliğini kazandı, halk desteğinden yoksun kaldı.

Sınıf ve halk bayramları
İşçi sınıfı dil, din ve inanç farkı gözetmeden “sömürü, zulüm ve kana karşı” 1 Mayıs'a, Kürt halkı ve onunla dayanışma içindeki enternasyonalist güçler “inkâr, imha ve asimilasyona karşı” 21 Mart'a yöneldi.

29 Ekim'i ulusal bayram ilan ederek resmîleştiren egemen burjuvazi uzun yıllar boyunca 1 Mayıs'ı “Bahar bayramı” olarak evcilleştirmeyi denedi. Bayramı anlamına uygun olarak işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlayanları cezalandırdı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise büsbütün yasakladı. 1 Mayıs'ı anlamına uygun olarak devletin her baskısına rağmen ısrarla kutlayan işçilerin, emekçilerin ve dostlarının kitlesel gücüne boyun eğerek 2009'da “Emek ve Dayanışma Günü” adıyla ücretli resmî tatil günü olarak kabul etti. 

Egemen burjuvazi 21 Mart Newroz'u ise “bölücü terörist bayramı” ilan ederek yasakladı. Anlamına uygun olarak Kürt ulusal bayramı olarak kutlayanları cezalandırdı. Yasaklamanın artık yürümediğini görünce “Türk dünyasının Nevruz bayramı” olarak resmî kutlamalar arasına aldı.

Egemenler 1 Mayıs'ın sınıfsal içeriğiyle, 21 Mart Newroz'un ulusal içeriğiyle anlamına uygun olarak kitleler tarafından kutlanmasını hâlâ ciddi bir tehdit olarak algılıyor. İçeriklerinin boşaltılması, katılımın azaltılması için her yola başvuruyor.

Değişen koşullar
Ne var ki, ABD önderliğindeki emperyalist blokun bütün dünyayı 1917 Ekim Devrimi’nin öncesine döndürmeyi; yeryüzünde bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmin tek bir izini bile bırakmamayı amaçlayan karşıdevrimci saldırısı, ülkede egemenler içindeki dengeleri de değiştirdi. 12 Eylül faşizminin, Atatürkçülüğü emperyalizm ile işbirlikçi oligarşinin çıkarları doğrultusunda Türk-İslam Sentezi olarak yorumlaması bile yetmedi.

Yeni statükoya uymayan değerler
Nakşibendi ve Nurcu kapitalistlerin partisi AKP iktidarı emperyalizmin taşeronluğunu yapan Osmanlıcı-İslamcı niteliğiyle toptan karşıdevrimi temsil ediyor. Cumhuriyeti, laikliği, barışı, akılcılığı, felsefeyi, ne kadar sınırlı olursa olsun, yok edilmesi gereken büyük tehlike olarak görüyor. İşte bu yüzden, 29 Ekim ve benzeri günler, artık somut olarak yaşandığı gibi, egemenlerin, devletin bayramı olmaktan çıkarılıyor.

Egemen güçlerin artık yeni statükoya uymadığı için bütünüyle yok etmeye çalıştığı değerleri temsil eden bu günler, sınıf mücadelesinin yeni nesnel dengelerine uygun olarak devletle ilişkisini kaybederken sömürülen ve ezilen kitlelerle ilişkileniyor.

Enternasyonalist yorum
Dolar milyarderleri şebekesinin saldırısı dünyada, bölgede, ülkede işçi sınıfı ve emekçi halklar aleyhine köklü bir güç kaymasına yol açtı. 1 Mayıs'a, 21 Mart'a canla başla sahip çıkanlar, yeni koşullarda 29 Ekim'lere de sahip çıkacaklar. Tabii bu günleri, egemenlerin bayramı oldukları dönemlerde içlerine doldurulan eşitsizlik, köle ruhu ve şovenizmden arındırarak. Enternasyonalizme dayalı eşitlikçi ve özgürlükçü bir yoruma kavuşturarak. Kısacası, bu günleri emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı işçi sınıfının ve ezilen halkların gerçekten ortak günü yaparak.