AKP kendi derin devletini tanımlıyor

25 Nisan 2014
AKP kendi derin devletini tanımlıyor

AKP'nin sunduğu "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" 18 Nisan günü mecliste kabul edilerek yasalaştı. Yasa cumhurbaşkanının onayından geçip Resmî Gazete'de yayınlanırsa yürürlüğe girecek.

Halka meydan okuyor
AKP Milli İstihbarat Teşkilatı MİT'in yetkilerini arttırıp faaliyetlerini ve mensuplarını tamamen yargı denetimi dışına çıkararak; istihbarat, muhbirlik, baskı ve zora dayalı bir diktatörlük düzenini oturtmaya çalışıyor. Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimine karşı sokaklara dökülen milyonlara meydan okuyor. Halka karşı güç kullanmanın araçlarını büyütmeye çalışıyor. Suriye halkına karşı işlediği ve işleyeceği savaş suçlarının ortaya çıkmasını önlemeye çalışıyor. Çözüm süreci gibi büyük laflarla oyaladığı Türkiye halklarının barış umudunu yokuşa sürüyor. Diyalog ve müzakere arayışındaki Kürtlere MİT dayatmasıyla karşılık veriyor. Konuyu ancak MİT düzeyinde ve yöntemleriyle ele alacağını gösteriyor.

12 Eylül'ün mirası
AKP'nin yürürlükten kaldırmaya çalıştığı MİT yasası 12 Eylül Faşizmi'nin bir sonucu. Yasa bu hâliyle de MİT'e olağanüstü yetkiler veriyordu zaten. Bütün devlet kurumlarının MİT ile işbirliği yapmasını emrediyordu. MİT’in bütün kamu kurum ve kuruluşlarının, elektronik bilgi işlem merkezleri dahil, ellerindeki tüm bilgileri isteme yetkisi vardı. MİT'in taleplerini yerine getirmekten kaçınmayı suç sayıyordu. MİT mensuplarını büyük bir oranda yargı denetiminin dışında tutuyordu. Tüm bunların dışında MİT'in çalışma yöntem ve esasları çıkarılan gizli yönetmeliklerde belirleniyordu.

Bütün bu olağanüstü yetkilerle donatılan MİT'in adı katliamlar, faili meçhul cinayetler, kayıplar, yolsuzluklar ile anıldı. Esas olarak işçi sınıfına ve emekçi halka karşı bir baskı aracı olarak kullanılan MİT, Kürt halkına karşı yürütülen savaşın da temel aracı olarak öne çıktı.

12 Eylül'ün mirasını büyütüyorlar
MİT ile ilgili düzenlemeleri yeterli bulmayan AKP, ilk önce 2005 yılında yaptığı değişiklik ile MİT'e geniş bir dinleme yetkisi verdi. MİT internet iletişimi de dahil olmak üzere bütün iletişimi izleme ve kayıt altına alma yetkisine kavuşuyordu. Bunun için gecikmesinde sakınca bulunan haller dışında mahkeme izni alması gerekiyordu. 1983 yılında çıkarılan MİT yasasıyla ilgili son değişiklik yine AKP tarafından 2012 Şubat'ında yapılmıştı. Değişiklikle "MİT mensuplarının ya da Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmekle görevlendirilenlerin" hakkında soruşturma açılması başbakanın iznine bağlanmıştı.

12 Eylül'ün de ötesine geçmek
AKP'nin geçirdiği yasa MİT'in önceki yasada var olan yetkilerini daha da arttırıyor. MİT'in diğer kamu kurum ve kuruluşlarının elindeki bilgileri talep edebilmesini sağlayan yetkileri resmi olmayan tüzel kişileri ve tüzel kişiliği olamayan kuruluşları da kapsayacak şekilde genişletiliyor. Buna bankacılık kanununa bağlı kuruluşlar da dahil. Ayrıca MİT'in iletişimi izleme ve kayıt altına alma yetkileri de genişletiliyor. Daha önce yargının iznine bağlanan dinleme faaliyetleri yeni yasayla yalnızca MİT Müsteşarının iznine bağlanıyor. Böylece bütün telefon ve internet iletişimi MİT'in dinlemesine açılıyor. Halkın ortak kullanımına açık olan ankesörlü telefonlar dahil.

Yeni yasaya göre MİT'in istediği bilgileri vermekten kaçınmak yine suç sayılıyor. Fakat bu sefer bu taleplerin yerine getirilmesi öncelikli iş olarak tanımlanmış. Daha da önemlisi bu talepler yasaya aykırıysa dahi yerine getirilmek zorunda. MİT yasasının başka yasalarla çatışması durumunda MİT kanunu üstün sayılacak. Böylece yeni yasa kanunlar üstü kanun statüsüyle adeta ayrı bir anayasa oluyor. Bütün bu olağanüstü yetkilerle donatılan MİT'e bir de yurt dışında operasyon yapma yetkisi veriliyor. Böylece daha önce fiilen yürütülen yurtdışı operasyonları, suikastlar ve bunları yapanlar yasal güvence altına alınıyor.

Tam dokunulmazlık
Yetkileri arttırılan MİT aynı zamanda yargı karşısında dokunulmazlığa kavuşturuluyor. MİT mensuplarının yargılanması yine başbakanın iznine bağlanmış durumda. Başbakanın kararına itiraz edilecek makam ise cumhurbaşkanlığı. Bununla birlikte MİT'in faaliyetleri bir bütün olarak zaten yargı denetimi dışına çıkarılıyor.

Öyle ki Cumhuriyet Savcıları MİT alanına giren hiç bir konuda soruşturma dahi yürütemiyor. Tedbir kararı alamıyor. Savcılık tarafından başlatılan bir soruşturma ile ilgili olarak MİT konunun kendi alanına girdiğini belgelerse savcı derhal soruşturmayı durdurmak zorunda. Yasa ayrıca savcıya yürüttüğü bir soruşturmanın MİT ile ilgili olduğuna dair şüphe duyulması durumda bile MİT Müsteşarlığına sorma zorunluluğu getiriyor. Ayrıca savcılar isimsiz, somut olaylar ve delillere dayanmayan ihbarları da işleme koyamayacak. Soruşturma izni verilmeyen konularla ilgili olarak bir daha işlem de yapılamayacak.

Bu arada kanunla MİT'e, personelinin faaliyetlerini gizleyebilmek için paravan şirket ve dernekler de kurma yetkisi veriliyor. Yani bu kuruluşların mali ve hukuki yönden de denetimi yapılamayacak.

Sözde denetim
Önceki yasadan farklı olarak bu yasada istihbarat çalışmalarıyla ilgili olarak "Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu" kuruluyor. AKP bu komisyon aracılığıyla istihbarat çalışmalarının denetime açık hale geldiğini savunsa da gerçek öyle değil. Komisyona sunulacak istihbarat raporları önce başbakanlıktan geçecek.

Komisyonun görevleri arasında istihbarat faaliyetlerini denetlemek de sayılmamış. Milli güvenliğe ilişkin önerilerde bulunmak, güvenlik ve istihbarat konusunda dünyada kabul edilen uygulamaları takip etmek ve istihbarat faaliyetleri sırasında kişisel hakları korumak üzere tavsiyelerde bulunmak gibi görevleri var. Ayrıca türlü yol ve yöntemlerle yargının denetiminden bile kaçırılan faaliyetlerin komisyon tarafından denetlenebilmesi de mümkün değil. Ayrıca bütün MİT faaliyetleri zaten yargının dokunamayacağı bir alan. Yeni yasa ancak başbakanın rahatsız olacağı konularda MİT'i sınırlı bir yargı denetimine açıyor. Hükümetin MİT ile yapacağı bütün işler gizli ve dokunulmaz kılınıyor.

Mesela
Yasa MİT'e şirket, dernek gibi tüzel kuruluşlar kurmaya izin veriyor. Paravan kuruluşlar yani. Mesela bunlarla ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddialarına dayanan bir soruşturmada birilerinin evinde ayakkabı kutularında saklanmış paralar bulundu, diyelim. MİT, "o konu bizim alanımızda" dedi mi soruşturma dahi açılamayacak.

Mesela, faili meçul bir cinayet dosyası ile ilgili bir araştırma yürütülüyor. Mesela ömrünü Türkiye halklarının kardeşçe bir arada yaşayabilmesine adamış bir gazeteci boylu boyunca, yırttık ayakkabısıyla yatıyor, İstanbul'un göbeğinde, kaldırımda. Cinayetle ilgili karanlık noktalarda bir takım istihbaratçıların adı geçiyor. MİT, izin vermezse soruşturma yürütülemeyecek.

Mesela, emperyalistlerin istilasıyla bir iç savaş yaşayan; anayurt savunması veren, Suriye halkına karşı bir komplo düzenleniyor ve MİT Müsteşarı bir toplantıda "gerekirse gönderirim dört adamı Süleyman Şah türbesine, sekiz füze attırırım. Savaş çıkartırız." demiş. Konu MİT'in görev alanında olduğu için soruşturulamayacak.

Mesela Kızılay Teşkilatı dururken MİT kamyonlarla "insani yardım" taşıyacak Suriye'ye. Birileri durumdan şüphelenerek durduracak tırları. İçinden silah çıkacak. Konu MİT'in alanına girdiği için soruşturulamayacak.

Mesela, Guta'daki kimyasal katliamda Türkiye'nin parmağı olduğu yazılacak çarşaf çarşaf, MİT'in operasyonu yürüttüğü yabancı istihbarat raporlarında geçecek. Konu soruşturulamayacak.

Yalancının mumu
AKP ve Erdoğan yerel seçimlerde bir yandan emrindeki propaganda aygıtlarına bir yandan da iktidar olmanın avantajlarına dayanarak yarattığı sahte zafer havasının çok fazla sürmeyeceğini görüyor. Her türlü baskı, hile ve oy hırsızlığı yöntemlerini kullanmaktan çekinmeyerek oy kaybını beklenenden az seviyede tutabilmesine rağmen halkın siyasete ilgi duyan aktif kesimlerinin desteğini net olarak kaybettiğini görüyor. O yüzden devlet içindeki otoritesini arttıracak yol ve yöntemlerle tek adam rejimine doğru geçmenin telaşını yaşıyor. Estirdiği sahte zafer havasının kısa süreceğini gören Erdoğan, bu arada yine her şeyi birden almaya çabalıyor. İşte MİT yasası da tam böyle bir gündeme denk geliyor.

Halk düşmanı MİT yasası derhal iptal edilmelidir
Tayyip Erdoğan’a açıkça diktatörlük yetkileri tanıyan bu yasa derhal iptal edilmelidir. Ellerindeki yetkiyi kullanmayan cumhurbaşkanı ve AYM, daha başka konularda olduğu gibi ülkede istihbarat teşkilatına dayalı bir diktatörlük kurulmasının da suç ortakları olacaktır.

Halk hareketinin yeni bir atılımı için
Mayıs Haziran 2013 Büyük Halk Direnişi ile ülkeyi yönetebilme kabiliyetini yitiren Erdoğan ve AKP kendisini diktatörlük yetkileri ile donatarak iktidarda kalmanın yollarını yaratmaya çalışıyor. Halk hareketinin atılımıyla güç kaybeden zorba, yakaladığı ilk fırsatta tekrar hamle yaparak her şeyi birden istemeye başlıyor. Önümüzde iki yol kalıyor. Ya zorbanın diktası altında yaşayacağız ya da gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimiyle toptan bir hesaplaşmaya girişeceğiz. Ya ilerici, yurtsever, devrimci, demokrat, sosyalist güçleri bir araya getirip iktidar alternatifi yapacağız ya da Erdoğan ve AKP’nin ilericilerin dağınıklığından yararlanmasına razı olacağız.

Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejimine karşı 1 Mayıs 2014’ü bir atılım mevzisine döndürmek için mücadeleyi büyütelim. Zorbayı da halk düşmanı yasalarını da tarihin çöplüğüne gömelim.